KATALOG NOTLARI
1 Kasım - 14 Kasım 2006 tarihleri arasında T.B.M.M. Milli Saraylar Daire Başkanlığı ve Kültür ve Miras Başkanlığı tarafından Abu Dabi, Al-Nakhael Salonu'nda düzenlenen “Osmanlı Saray Koleksiyonundan” sergisinde yer almıştır. (Sergi kataloğu, s.168)
1881 tarihli bu küçük figürlü kompozisyon Türk resminde beden kullanımının başlangıç evresindeki konu seçiminin çeşitliliğine işaret etmesi açısından önemli. Bir iç avluda kuyudan su çeken bir ev kadınının yaptığı işe uygun vücut hareketiyle yerine getirdiği bu eylem sadece bir kadını değil, aynı zamanda Osmanlı’nın son dönemindeki ev hayatının arka planına da ışık tutuyor. Kadının kıyafetinin yüzeyinde dolanan saydamlaşmış koyu pembe doku Süleyman Seyyid’in tipik ve karakteristik rengi olarak bir imza gibi tüm kompozisyonu dolduruyor. Evin arka bahçesinin düzenini de ele veren resim, su testisinden takunyasına, kuyuyu ören taştan evin ahşap kaplamasına kadar sanatçının gündelik bir yaşam sahnesini ne kadar iyi gözlemleyip görünür kıldığının izleri ile yüklü. Süleyman Seyyid, Batı resminde 15. yüzyılda başlayan janr sahnesinin Türk resmindeki az uygulamalarından belki de ilkine imza atıyor.
SÜLEYMAN SEYYİD
İlk ve orta öğrenimini, Maltepe ve Maçka Askeri Rüştiyeleri’nde tamamladı. İdadi ve Harbiye’deki öğrenciliği sırasında çizdiği tarih konulu karakalem ve suluboya resimleriyle, hocaları Chirans ve Kees’in dikkatini çekti. Sultan Abdülaziz tarafından Paris’e Mekteb-i Osmaniye’ye gönderildi. Orada “menazır”, “resm-i hattı”, “resm-i talidi” ve “resm-i mücessem” konularında gördüğü eğitimle sanat bilgisini geliştirdi. Mekteb-i Osmani kapatılınca, bir süre, o dönemin ünlü hocalarından Cabnel’in yanında çalıştı. Paris Güzel Sanatlar Okunu bitirdi. 1875’te İstanbul’a döndü.
Bir süre ressam Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığını yaptı. Daha sonra Harbiye’de resim öğretmeni oldu. Kuleli Askeri Lisesi’nde ve Askeri Tıbbiye’de öğretmenliğini sürdürdü. “Mülkiye-i Şahane”nin kurulmasında katkısı oldu. Süleyman Seyyid resimlerinde konu olarak çoğunlukla natürmortları, özellikle de portakalları seçmiştir.
Perspektif kurallarına çok dikkat ettiği için kendisine “metrologiste” lakabının takıldığı Süleyman Seyyid, yayımlama olanağı bulamadığı “Fenn-i Meazır” adlı bir kitap yazmıştı. Süleyman Seyyid, Türk resimlerinde bir erken dönem izlenimcisi olarak, kendisinden sonra gelen kuşakları etkilemiş ve klasik resim geleneğinin katı kuralcılığını aşmakta başarılı olmuştu.