KATALOG NOTLARI
FİKRET MUALLÂ
Babası Ekrem Bey, Avrupa devletlerinin Osmanlılardan alacaklarını düzenleyen Duyun-ı Umumiye’de ikinci müdürdü. Fikret Muallâ çocukluğunda futbola meraklıydı, ayak bileğinin kırılmasıyla sonuçlanan kaza sonucunda futbol hayatındaki yerini kaybetti.
İspanyol nezlesini yenemeyen annesini genç yaşta kaybetti. Hayatı boyunca Fikret Muallâ’nın üzerinde olumsuz etkileri oldu bu kaybının. Üvey anneye direnci yoğunlaşınca teyzesinin yanına gönderildi Fikret Muallâ. Daha sonra da mühendislik öğrenimi için Almanya’ya gitti.
Düzenli bir eğitim yerine, içgüdülerinin serbest oluşumuna bıraktı kendini. İsviçre ve İtalya’da birçok müze dolaştı. 1928’de Berlin’de akıl hastanesine yatırıldı.
Daha sonra İstanbul’a döndü ve Ayvalık Ortaokulu’na resim öğretmeni olarak atandı. Gazete ve dergilere çizdiği desenlerle, sanat çevresinden yeni dostlar edindi. 1939’da Fransa’ya gitti. İkinci Dünya Savaşı’nın bunalımlı yıllarına rastlayan bu dönemde Montparnasse kahvelerinin ve bohem sanatçı çevrelerinin renkli dünyasına katıldı.
Sürekli izlendiği ve komplolar altında yaşadığı kuşkusu onu sonu gelmez kavgalara sürükledi. 1954’de Paris’te ilk kişisel sergisini açtı. Nice yakınlarında, denizden 80 km içerde Reillane kasabasında evine yerleştirildi ve her zaman olduğu gibi yanında meleği Madam Angles vardı. Güneyin havası Fikret Muallâ’ya iyi geldi, ancak yaşının ilerlemesinden kaynaklanan hastalığın üstesinden gelemedi.
Ölümünden sonra resimlerinden bir bölümü devlet tarafından satın alınarak, Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde bir Fikret Muallâ Salonu oluşturuldu. Trajik yaşamı ve bunalımlarıyla, resmin özgün yapısıyla çağdaş resminin sanatımızın kapılarını Batı dünyasına açmayı başaran ve Batı’lı kaynaklarda kendi adından söz ettirebilen ilk Türk sanatçısıdır.