KATALOG NOTLARI
Birbiri içinden doğan renkli kütlelerin küçük dokunuşlarla figürlere dönüştüğü karakteristik kompozisyon anlayışını bu resminde de tekrar ediyor usta ressam.
Sanat kariyerinin büyük bir bölümünü Paris sanat ortamında geliştirmiş Avni Arbaş’ın sosyal ve gündelik olgulara olan merakı bilinir. Romalıların top oyunlarından doğan ve Fransızların neredeyse milli bir eğlencesine dönüşen Boule (Petank) oyununu gözlemleyen Avni Arbaş, literatür için ilginç olabilecek bir kompozisyona imza atıyor. Birbiri içinden doğan renkli kütlelerin küçük dokunuşlarla figürlere dönüştüğü karakteristik kompozisyon anlayışını bu resminde de tekrar ediyor usta ressam. Sokağın enerjisini, figürlerin eylemlerindeki heyecanı, merak ve ilgiyle oyunu izleyen kalabalığı tüm coşkusu ile resimleyen sanatçı, özellikle mavi rengi, kompozisyonun içyapısını oluşturan bir bağlaç gibi kullanıyor. Öyle ki hareket eden, yer değiştiren kütlenin minik çelik top değil mavi rengi dinamizmi olduğunu düşünmeye başlıyoruz. Ressam, gündelik bir eylem ile sanatsal bir tecrübeyi birbirine bağlıyor ve hayatı yeni bir gözle görmemizi öneriyor.
Avni Arbaş
1919’da İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ne giden Arbaş, bu okulda içindeki ressamlık tohumunun yeşerip gelişmesini sağlayacak bir ortam buldu. Resim öğretmeni, asker ressamlardan Mehmet Ali Bey’in yönetimindeki resim atölyesinde, Cihat Burak, Selim Turan gibi geleceğin önemli Türk ressamlarıyla bir arada çalıştı.
Avni Arbaş, daha öğrencilik yıllarında, İstanbul’un bohem sanatçı çevrelerine girdi. İbrahim Safi ve Naci Kalmukoğlu ile tanışıp onların atölyelerinde çalıştı. 1937’de Galatasaray’dan ayrılıp Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nün orta kısmına kaydını yaptırdı. İlk önce İbrahim Çallı’nın, daha sonra Leopold Levy’nin atölyesinde çalıştı. 1946 yılına kadar kaldığı Akademi yıllarında, Devlet Resim ve Heykel sergilerine katıldı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in çabalarıyla düzenlenen yurt gezilerine seçilen Arbaş, Siirt’e gitti. Daha sonra Fransız Hükümetinin verdiği bir bursla Paris’e gönderildi.
Arbaş’ın Paris’ten gönderdiği resimler, 1951 yılında Adalet Cimcoz’un İstanbul’da yeni açılan Maya Galeri’sinde sergilendi. Bu sergi, onun ilk kişisel sergisini oluştururken, Paris’teki ilk sergisi ise 1953 yılında Galerie La Roue’da gerçekleşti.Arbaş; Paris, Antibes ve Vallauris’te, aralarında Pablo Picasso, Tristan Tzara, Aragon ve Prevert kardeşlerin de bulunduğu bir dönemin önemli ressam ve düşünürlerinden oluşan bir dostlar çevresi edinerek Ecole de Paris ressamları arasında yerini aldı.
1966’da Henry Montherlant’ın toplu oyunlarının 3. cildini resimledi. Bu lüks baskıda, sanatçının, Fernand Mourlot Atölyesi'nde gerçekleştirdiği on beş özgün taş baskı yer almaktadır (Editions Lidis/Imprimerie Nationale, Paris 1966). Türkiye’ye döndükten sonra eserlerinde, İstanbul’da Boğaz’ı ve Marmara’yı resmetti.