Osmanlı Şaheserleri Sergisi

Bir zamanlar, sarayları, şatoları, malikaneleri, köşkleri, yalıları süsleyen tombakların, gümüşlerin, porselenlerin, heykellerin ve duvarlarına asılan tabloların, hilyelerin, levhaların, zaman içinde elden ele dolaştığını ve eğer deyiş yerindeyse kendi hayat çizgilerini izledikleri bilinen bir gerçek. Çoğu kez bir müzede noktalanır bu çizgi. Ama bu defa başlayan yeni bir serüvendir. Artık onun güzelliğini, sanat tarihi içindeki yerini, önemini, izleyecek olanların sayısı artmıştır. Bakışlar değişmiştir. İlgi alanı genişlemiştir. Bu nedenle onların geceleri dinlenmeleri gerektir. Müzeler, bu nedenle, geceleri ziyaretçilere kapalıdır. 

Zaman zaman bu eserlerin, "hayat çizgisini" gözümün önüne getirmeye çalışırım. 

Öylesine güçlü şahsiyetler vardır ki, onların, bir zamanlar sahip oldukları, karşısına geçip her gün baktıkları eserler ya da kullandıkları objetler ister istemez onların da izlerini taşır. Böylece, o eserin yeni sahibi, o eser ya da "objet" ile birlikte o anıları da satın alıyormuş gibi gelir bana. 

Dedemin sattığı birçok eseri babamın da sattığı biliyorum. Hem dedemin, hem babamın sattığı eserler var ki, onları yeniden satmak bana nasip oldu. Tüm bu düşünceleri ve duyguları, bu sergiyi düzenlerken yaşadım. 

Rahmetli babam derdi ki: Oğul, bütün bu güzellikler, bil ki, herkese aittir. 

Bizim işimiz de, onları saklamak değil, sevenlerine ulaştırmaktır. 

Bu sergiyi, işte bu şaheserleri, onları sevecek olanlarla buluşturmak için düzenledim. 

R.P.